Değer ve Değerlendirme Kavramları Üzerine


*Bu yazı Düşünbil Dergisi'nde yayınlanmıştır

Etik, ahlak üzerinde düşünebilme etkinliğidir.(1) İyi ve kötü hakkındaki inancımızı epistemolojik olarak temellendirme çabası etiğin en önemli sorunudur. Etik Yunanca ‘ethos(karakter)’ sözcüğünden, ‘moral(ahlak)’ ise Latince ‘mos’ sözcüğünden gelir. Her iki sözcük de gelenek, görenek, alışkanlık anlamlarında kullanılmaktadır. ‘Moral’in karşılığı olarak kullandığımız ‘ahlak’ sözcüğü de Arapça ‘hulk’ kökünden türemekte, bu sözcük de yine gelenek, görenek, alışkanlık anlamlarına gelmektedir. Bu nedenle etimolojik olarak bakıldığında ‘ethos’ ile ‘mos’ arasında bir anlam farkı yoktur. Ama sözcüklerin kullanım bağlamlarına bakıldığında onların farklı şeyleri nitelemek için kullanıldığını görüyoruz. (2)

Bir başlangıç niteliğinde olan bu ilk yazımda etiğin konusu olan değer, insanın değeri, insanın değerleri, bireyin değerleri, etik değer, değer yargısı ve değerlendirme yapma gibi kavramları, İoanna Kuçuradi’nin değer anlayışından yola çıkarak, ifade etmeye çalışacağım.

Değer kelimesini yalnız başına kullandığımızda, bir şeyin, kendisi dışındakilerle karşılaştırıldığındaki önemini kast ederiz. Kelimeyi, ‘insanın değeri’ şeklinde kullandığımızda Ioanna Kuçuradi’ye göre insanın bir tür olarak, diğer varlıklarla ilgisi bakımından özel durumunu ve buna bağlı olarak sahip olduğu özel yerini ifade ederiz.(3) ‘İnsanın değerleri’ ise birey olarak değil ancak tür olarak insanın, diğer türlerden farkı sebebi ile sahip olduğu olanaklardır. Tarih boyunca insanlığın sahip olduğu başarılar, kültür, bilim, sanat ve felsefe, bahsedilen değerlere örnektir. Kuçuradi’ye göre insanlar, insan oldukları için yediğimiz ekmeği yapmış, her an kullandığımız ampulü bulmuş, Küçük Prens’i yazmış, ombudsman kurumunu kurmuş, diğer bir deyişle yapısal olanaklarını gerçekleştirmiştir.(4) Bu doğrultuda insanın değerleri, insanın birçok yönden kendini ortaya koyma süreci ve bu süreç sonucunda ortaya çıkan şeylerdir diyebiliriz.

‘Bireyin değerleri’ ise insanın değerlerinin korunabilmesinin, nesnel koşullarının bilgisidir.(5) Kuçuradi burada nesnel koşulların, öznel koşulların yerine gelmesi aracılığı ile ortaya çıkacağına, dolayısı ile tümevarımsal bir düzleme işaret ediyor. Yani sevgi, saygı, dürüstlük, güven gibi değerlerin, özneler aracılığı ile yeniden ve sürekli olarak üretilmesi ile nesnel koşullar haline geleceğini ve bunun bilgisinin ise bize değerin bilgisini vereceğini gözler önüne seriyor. Etiğin devreye girdiği yer ise insanın karar alma ve eyleme geçme süreci arasındaki konumlanmasında, bu aşamadaki seçimlerinde karşımıza çıkıyor.  

Genellikle bu aşamada en çok kafa karıştıran şey insanı, değer ‘harcamasına’ yönlendiren  yalan söylemek, soykırım yapmak, cinayet işlemek gibi şeylerin birer değer olup olmadığıdır. Nitekim Kuçuradi, günlük yaşamda değerlerin perde olarak kullanılıp sıklıkla değer harcaması yapıldığını, bunun ise değer konusundaki bilgisizlikten ileri geldiğini öne sürmektedir. Çünkü değerli eylemle ilgisinde doğru eylem, insanın değerine en az zarar veren, bunun en az harcanmasını sağlayan -eylemi yapan kişi, eylemin yöneldiği kişi ve bir bütün olarak durum hesaba katıldığında, insanın değerini en az zedeleyen- eylem olur. (6)

İnsanın değerine en az zarar veren eylemi değerlendirirken sormamız gereken soru, değerler mutlak mıdır göreceli midir olacaktır ki bu da antinomik bir sorudur. Yani savı da karşı savı da aynı kuvvetle savunulabilir. Dolayısı ile bu konuda farklı kabuller vardır. Nitekim bazı yazarlar değerleri sınıflandırmış ve bazı araç değerler tanımlayarak bunların göreceli olduğunu savunmuştur.

Örneğin, Hartmann hem etikte hem de estetikte bir değerler etiği ve estetiği kurmaya çalışmıştır. Hartmann, değer sınıflarını sistematik bir prensibe göre değil, tamamen ampirik olarak ele alır. Hartmann, değerler alanında öznellik bulunduğu görüşlerine karşı çıkarak değerler alanında bir nesnellik ve mutlaklık olduğu düşüncesini savunur. Hartmann‟a göre değerler ile gerçeklikte bulunan bir varlık olan insan arasındaki bağlantının temelinde “değer duygusu” bulunmaktadır. Hartmann, değerleri şu şekilde tasnif eder:

Birincisi iyi değerleridir. Ona göre bu değerler tüm yarar ve araç değerlerini kapsamakla beraber, daha pek çok bağımsız, özgün değer alanlarını hatta geniş hâl ve keyfiyet değerler sınıfını da kapsar.

İkincisi keyif ya da zevk değerleridir. Bunlar yaşamda çoğu zaman hoş olarak adlandırılan değerlerdir.

Üçüncüsü dirimsel değerlerdir. Hartmann bunları canlılara ilişik olan ve yaşamın yüksekliği, açılımı ve gücüne göre canlıda derecelenen değerler olarak tanımlar.

Dördüncüsü, ahlaki değerlerdir. Bu değerler iyi olan altında bir araya toplanmış değerlerdir.

Beşincisi, estetik değerlerdir. Bunlar da “güzel olan” altında bir araya gelmiş değerlerdir.

Altıncısı ve son değer sınıfı, bilgi değerleridir. Hartmann, bu değerin aslında sadece bir değerden ibaret olduğunu, bunun da hakikat olarak adlandırıldığını söyler.(7)

Hartmann, bilgi değerleri olarak sınıflandırdığı hakikat haricindeki değerler, adeta tek tek sayılabilecek kadar belirlilik içermekte, öngörülebilmektedir. Kuçuradi’nin anlayışına göre değerleri tek tek saymak yerine, bulunduğu bağlam içerisinde keşfedebileceğimizi ve hatta değerlerin ne’liğine ilişkin yüzyıllardan beri bilgimizin olduğunu söylebiliriz. Kuçuradi’nin, tanımlara sıkıştırmak yerine, temellendirme yapmakta tercih ettiği yöntem ise değeri, bir eylemin değeri ya da bir şey’in değeri olarak ifade etmektir.(8)

Kuçuradi’nin bahsettiği insanın, insan olma haline içkin olan değerleri, canlı, esnek ve türetilebilir niteliktedir. Çünkü Kuçuradi’nin işaret ettiğine göre insanın değerleri, adeta insanın potansiyel olarak ortaya koyabilecekleri ile vücut bulabilir niteliktedir. Bu olanakların vücut bulma koşulu ise etik değerler ile mümkündür. “Değer diye adlandırılan şeylere, insanın belli başlı varlık ilişkileri açısından hareket ederek bakmanın, soruyu yanıtlamada yürünecek yol için bir ipucu olduğu görünüyor: kişi, birey ve tür olarak insanın içinde bulunduğu ilişkiler açısından.”(9) Yani Kuçuradi değer kavramını, ayrı ayrı tasniflemek yerine, bağlamı içerisinde ‘değerlendiriyor’ diyebiliriz. Özel olarak ise ‘etik değeri’ kişi değerleri ve etik ilişki değerleri olarak ikiye ayırmaktadır. (10)

Değer konusunda farklı bakış açısına sahip olan Scheler’e göre ise nasıl ki renk isimleri şekilsel şeylerin halis özelliklerine referansta bulunuyorsa, değer isimleri de, bizim “değerli şeyler” diye isimlendirdiğimiz, şey benzeri (thinglike) verilmiş birimlerin özelliklerine referansta bulunur. Nasıl ki ben, kırmızı rengi saf bir renk olarak, onun cisimsel bir şeyi örttüğünü dikkate almaksızın, bilebiliyorsam, aynı şekilde çekici, hoş, sevimli, dostça, soylu, v.b. değerleri de, prensip olarak, herhangi bir insana veya şeye ait özellikler olarak sunmak zorunluluğunu duymadan edinebilirim. Görüldüğü gibi Scheler, “değer”(value) kavramını renk kavramı gibi, içerisinde kırmızı ve yeşil renge benzer olarak daha spesifik değer yüklemlerini de içine alan genel bir yüklem olarak düşünmektedir. Ve bu daha spesifik değer yüklemlerini “değerler”(values) olarak isimlendirmektedir. Nasıl ki “bir renk”, “herhangi bir renge sahip bir şeyi” değil, fakat kırmızı gibi belirli bir rengi belirtiyorsa, aynı şekilde “bir değer” ifadesi “her hangi bir değere sahip bir şeyi” değil; fakat “haz değeri”, “cesaret değeri” gibi belirli bir değer türünü belirtir. Ve Scheler, bir değere sahip olan bir şeyi “değerli şey”(good) veya “bir değer taşıyıcısı” (a value carrier or bearer) olarak isimlendirir, “bir değer” olarak değil. (11)

Peki bu durumda, ‘değerlerin’ göreceli olması değer’in de göreceli olması sonucunu doğurur mu? Eğer bu soruya evet cevabını verecek olur isek yukarıda söz ettiğimiz soykırım yapmak, cinayet işlemek gibi örneklerinin de bir değer olarak nitelendirilmesi hatasını doğurmuş olmaz mıyız? Bu konuda Kuçuradi, iyi veya kötü denen şeylerin değişebilir olmasından değerlerin göreceliliğini ve değerin subjektifliğini sonuç olarak çıkarmanın yanlış olduğunu ifade eder. Bazı davranış biçimleri veya değer yargıları ile değer kavramının karıştırılmaması gerektiğini söyler. İyi ve güzel -ve tabi kötü ve çirkin de- reel şeylere değer biçmeye yarayan göreli nitelendirme sıfatlarıdır. Felsefi bilginin çerçevesinde bunlar birer değer değil, birer kavramdır.

Değer yargıları ise zamandan zamana ve toplumdan topluma göre değişiklik gösterir. Böylece ahlak, kişiler arası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli (bir grupta, belirli bir zamanda ya da genel olarak geçerli olan, olması istenen) çeşitli değer yargıları sistemleri olarak karşımıza çıkar. Bazı toplumlarda normal olarak karşılanan kimi davranışların, bazı toplumlarda hoş karşılanmaması, değer yargılarının toplumdan topluma değiştiğinin göstergesidir.  
Değerlendirme ve Doğru Değerlendirme Üzerine

Bir şeyin değerini, değerlendirmek suretiyle ortaya koyabiliriz. Ancak Kuçuradi’ye göre bu değerlendirme, sanılanın aksine “şey”leri izleyici olarak yargılamak, önceden hazır olan bir ölçüye göre ona bir ‘değer biçmek’ veya kendi ölçülerimize göre, ona değerin kendine ait bilgisi dışında bir ‘değer atfetmek’ değildir. Değerlendirmek, değerlendirilenin kendi alanı içindeki özel durumunu görmek ve göstermektir. Bu da değerlendirilen şey bakımından bir bilgi problemidir. ‘Değer biçme’ veya ‘değer atfetme’, içerisinde değerlendirilenin sahip oldukları dışında gelişen süreçler barındırır. Değer biçme kavramında, değerlendirme, değerlendiren hazır bulunan kimi düşünce kalıpları ya da yargıların, değerlendirilene uyarlanmasıdır. Hazır bir ölçüyle değerlendirilen “şey”in bilgisi yahut kendine özgü özellikleri gözetilmeksizin yapılan bir değerlendirmedir.

 Değer atfetmede ise değer subjektivizmi açıkça görülebilir. Yani atfedilen değerler, değer atfeden kişiden kişiye göre değişkenlik gösteren niteliktedir. Diğer bir deyişle değerlendirilene özgü nitelikler değil; atfedenin değer yargıları esas hareket noktasıdır. Aslında değer biçmede de bir görecelilik söz konusudur ancak bu, kişilerin değerlendirme biçimindeki subjektivizm olabilir. Sonuç olarak her ikisi de doğru değerlendirme kapsamına giremez. Çünkü bir şeyi doğru değerlendirmenin yolu, değerlendirilenin bilgisine sahip olmak ve değerlendirmenin nesnesini bilgi olarak konumlandırmaktan geçer. Doğru değerlendirmeler ise objelerin değerinin bilgisini sağlayan değerlendirmelerdir. Örneğin bir marangozun, ağacın damarlarına, dokusuna ve ağaç üzerindeki akışa göre bir biçim tasarlaması ve ağaca, onun sahip olduğu dokuya uygun bir biçim vermesi şeklinde somutlaştırmayı deneyelim. Ancak tüm bunların yanında, bir marangoz da ağacın sözü edilen tüm doğasına,yetiştiği ormana, alabileceği biçimlere rağmen, onu yalnızca kendinden çıkan kalıplara sığdırarak o ağacın alacağı birçok biçimi ve özgün olanağı, yalnızca kendi bakış açısı doğrultusunda yönlendirerek onun kendine has doğasından bambaşka bir yoruma forma sokabilir.  

Kuçuradi’ye göre doğru değerlendirme yapma çabası içerisinde var olanı yalnızca “obje” insanı ise sadece “suje” olarak gören gnosiolojik açıdan bakmak günümüzde yaygın olsa da bu, değerlendirileni, bağlı bulunduğu varlık alanından ve reel ilişkilerden koparmaktır. Yukarıdaki örneği somutlaştırmak amacı ile tasarladığımız için özellikle bir nesneyi, ağacı seçtik. Oysa gnosiolojik açıdan bakıldığında, değerlendirilen haricinde kalan tüm kümelerin ‘objeleştiğini’ görüyoruz.  Böylece bu bakış açısı; bir çeşit izolasyon ile değerlendireni, nesne edinilenin bilgisinden mahrum bırakmaktan başka bir şeye sebep olmaz. Bu sebeple Kuçuradi’ye göre insan fenomenlerinin araştırılmasında ontolojik – antropolojik yol elverişli bir yoldur. Ontolojik yolda, nesne edinilen çeşitli varlık bağlantıları içinde değerlendirilir. Bir insanın bir etkinliğinin değerini örnek alacak olursak,  onu yaşayan insanla çeşitli bağlantıları ele almak da ona antropolojik bir yaklaşım olur. Yani nesne edinilene yalnızca tek yönden bakılmaz, aynı zamanda onun dahil olduğu varlıksal bağlam ve onunla bağlantılı diğer birçok bağlantı içinde değerlendirilerek onun bilgisine ulaşma amacıyla benimsenen bir yaklaşım, bizi daha doğru bir değerlendirme yapmaya yönlendirecektir. Dolayısı ile doğru bir değerlendirme yapmak için öncelikle değerlendirileni çeşitli bağlantıları, kendi anlam dizgesi ile açık bir görüşle izlemek gerekecektir. Belki de günümüzde özellikle insan ilişkilerinde en çok ihtiyacımız olan, kendi vizörümüzün dışına çıkarak değerlendirdiğimiz her ne ise onun kendi bağlamı ve kendi değerlerine saygılı biçimde, adeta değerlendiren kendimizden dışarı çıkıp nesnel bir görüye ulaşmaya çalışmaktır. Böylelikle etik ilişkilerin yeşertilip büyütülebildiği, insanın değerlerinin doğurganlığına elverişli zeminleri ilmek ilmek dokumak ve insan olmanın olanaklarını gerçekleştirebileceğimiz bir dünyaya adım adım ilerlemek mümkün olabilecektir.     








Dipnotlar

1)Taşkın TAKIŞ, Doğu Batı Düşünce Dergisi,Yıl:1, Sayı:4, Ağustos-Eylül-Ekim 1998,ISSN:1303-7242, Sf.7.
2)Harun TEPE, Age., Sf. 12.
3)İoanna KUÇURADİ, Etik, Türkiye Felsefe Kurumu,2006, sf.53
4)Age, sf. 170

5)Age,sf.172

6)Age, sf. 81

7)H.Türker, (2007) Morıtz Geiger Ve Nicolai Hartmann’da Estetik Değerin Temellendirilmesi, yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. (Türker, 2007, s. 119- 121).Alıntılanan kaynak http://ethosfelsefe.com/ethosdiyaloglar/mydocs/Vdt-Hartmann.pdf (tarih 03.07.2017)

8)Kuçuradi’ye göre etik değerlerin diğer değerlere göre özelliği, etik ilişkilerde ortaya çıkmalarıdır. Bu değerlerin birinci türünü oluşturan etik kişi değerleri, kişi özelliklerinin diğer kişi özelliklerinden ayrılığı, her türlü etik ilişkilerinde kişinin belirli bir şekilde eylemde bulunmakla edindiği özellikler olmalarıdır. Etik değerlerin ikinci türünü oluşturan etik ilişki değerleri ise kişi yaşantılarının diğer kişi yaşantılarına göre özelliği ise, yalnızca kişi ile kişi ilişkisinde yaşanabilen değerlilik yaşantıları olmalarıdır.(Etik, sf. 174)  

9)İoanna KUÇURADİ, Etik, Türkiye Felsefe Kurumu,2006, sf.169
10)Age. Sf.176
11)The Encylopedia of Philosophy, Edi.: Paul Edwards, Vol. 8, “Value and Valuation” maddesi, s. 230. Alıntılanan kaynak http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1846/ YILDIZ, Ahmet, Max Scheler’in Değer Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi Sf. 21. ,2007
Kaynakça

1)Doğu Batı Düşünce Dergisi,Yıl:1, Sayı:4, Ağustos-Eylül-Ekim 1998,ISSN:1303-7242
2)İoanna KUÇURADİ, Etik, Türkiye Felsefe Kurumu,Ankara-2006
3) H.Türker, (2007) Morıtz Geiger Ve Nicolai Hartmann’da Estetik Değerin Temellendirilmesi, yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. (Türker, 2007, s. 119- 121).Alıntılanan kaynak http://ethosfelsefe.com/ethosdiyaloglar/mydocs/Vdt-Hartmann.pdf (tarih 03.07.2017)
4)The Encylopedia of Philosophy, Edi.: Paul Edwards, Vol. 8, “Value and Valuation” maddesi, s. 230. Alıntılanan kaynak http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1846/ YILDIZ, Ahmet, Max Scheler’in Değer Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi Sf. 21. ,2007







Yorumlar

Popüler Yayınlar