DEĞER KAVRAMI VE DEĞERLENDİRME ÜZERİNE


Etik bilimi, değer kavramı ve değerlerle ilintili olan, göreceli olarak addedebileceğimiz ahlakın dışında ve üzerinde değer bilimi olarak nitelendirilebilir. Ahlak kavramı, esasında göreceli olan değer yargılarını içererek toplumsal, kültürel ve mekansal olarak değişebilmekte ise de  etik ,   değerleri anlamlandırmak sureti ile ahlaka ancak yol gösterebilecek niteliktedir. Bu doğrultuda öncelikle ele alınması gereken ise değer, değerler ve değerlendirme kavramlarıdır. Çünkü değerlerden hareket eden bu bilimin yolu elbette ki doğru değerlendirme yapmaktan geçmektedir. Bu yazıda değer, değerler, insanın değerleri ve doğru değerlendirme yapma ile onu yapmaya yardımcı olacak yaklaşım, İoanna Kuçuradi’nin İnsan ve Değerleri kitabı kapsamında, özetleyerek ifade etmeye çalışacağım.

Değer Kavramı Üzerine

Günlük olarak ilk akla gelen “önem, bedel veya eder”in dışında bir anlamı vardır. Etiğin içerisindeki değer, insanı ve insanın olanaklarını(probability değil ancak imkan olarak da tanımlanabilecek potancialities kast edilmiştir) nitelendirmektedir. İnsanın değeri ise insanın bir tür olarak diğer varlıklarla ilgisi bakımından özel durumu ve buna bağlı olarak sahip olduğu özel yeri olarak nitelendirilebilir. İnsanın değerleri , birey olarak değil ancak tür olarak insanın, diğer türlerden farkı sebebi(daha doğru ifade ile insanın,insan olmasından dolayı) ile sahip olduğu olanaklardır, bunlar insanın varlık imkanlarının gerçekleşmesidir. Tarih boyunca sahip olduğu başarılar, kültürler, bilim, sanat ve felsefedir. Yalnız başına değer dediğimizde, bir şeyin , kendisi dışındakilerle karşılaştırılarak önemini kast ederiz.

Ancak etik değer dediğimizde insanın türüne içkin olan bir değerden bahsederiz. Burada en çok kafa karıştıran, insanın bu içkin değerini kullanmayışı ve hatta değer harcamasına yönlendiren “şey”lerin(örnekler yalan söylemek, soykırım yapmak,cinayet işlemek vb. olarak artırılabilir), birer değer olup olmadığıdır. Esasında bu soru, değerler mutlak mıdır, relatif midir sorusuna denk düşmektedir ki bu da bir antinomik sorudur. Yani savı da karşı savı da aynı kuvvetle savunulabilir ve dolayısıyla bu konuda farklı kabuller bulunabilir. Nitekim bazı yazarlar değerleri sınıflandırmış ve bazı araç değerler tanımlayarak bunların relatif olduğunu savunmuştur (Scheler ve Hartmann’da olduğu gibi) . Hocamız bu konudaki ayrımın gnosiolojik bakıştan kurtulmadan yapıldığını , yani her ikisini de içinde bulundukları varlık bağlantılarından veya real ilişkilerden kopararak bakma hatasına düştüklerini ifade eder. Peki değerlerin relatif olması değer’in de relatif olması sonucunu doğurur mu? Bu konuysa İ. Kuçuradi, iyi denen şeylerin değişebilir olmasından değerlerin relatifliğini ve değerin subjektifliğini sonuç olarak çıkarmanın yanlış olduğunu ifade eder. Bu konuda bazı davranış biçimleri veya değer yargıları ile değer kavramının karıştırılmaması gerektiğini söyler. İyi ve güzel -ve tabi kötü ve çirkin de- real şeylere değer biçmeye yarayan göreli nitelendirme sıfatlarıdır. Felsefi bilginin çerçevesinde bunlar birer değer değil, birer kavramdır.

Değerlendirme ve Doğru Değerlendirme Üzerine
Bir şeyin değerini, değerlendirmek suretiyle ortaya koyabiliriz. Ancak bu değerlendirme sanılanın aksine “şey”leri izleyici olarak yargılamak, önceden hazır bir ölçüye göre ona bir değer biçmek veya kendi ölçülerimize göre ona değerin kendine ait bilgisi dışında bir değer atfetmek değildir. Değerlendirmek, değerlendirilenin kendi
alanı içindeki özel durumunu görmek ve göstermektir ki bu da değerlendirilen şey bakımından bir bilgi problemidir. Değer biçme veya değer atfetme, içerisinde değerlendirilenin sahip oldukları dışında gelişen süreçler barındırır. Değer biçme dediğimizde, değerlendirme, elimizde hazır bulunan bir  kalıptan elbise dikip giydirir gibi hazır bir ölçüyle yapılan bir değerlendirmeyi içerir. Değer atfetmede ise değer subjektivizmi açıkça görülebilir. Yani atfedilen değerler kişiden kişiye değişken niteliktedir.
 
Aslında değer biçmede de bir görecelilik söz konusudur ancak; bu kişilerin değerlendirme biçimindeki subjektivizm olabilir. Sonuç olarak her ikisi de doğru değerlendirme kapsamına giremez. Çünkü bir şeyi doğru değerlendirmenin yolu, değerlendirilenin bilgisine sahip olmak ve değerlendirmenin nesnesini bilgi olarak konumlandırmaktan geçer. Doğru değerlendirmeler ise objelerin değerinin bilgisini sağlayan değerlendirmelerdir.

  Doğru değerlendirme yapma çabası içerisinde varolanı yalnızca “obje” insanı ise sadece “suje” olarak gören Gnosiolojik açıdan bakmak günümüzde yaygın olsa da bu değerlendirileni bağlı bulunduğu varlık alanından ve real ilişkilerden koparmak, bir çeşit izolasyon ile değerlendireni, nesne edinilenin bilgisinden mahrum bırakmaktan başka bir şeye sebep olmaz. Bu sebeple insan fenomenlerinin araştırılmasında ontolojik –antropolojik yol elverişli bir yoldur. Ontolojik yolda, nesne edinilen çeşitli varlık bağlantıları içinde değerlendirilir. Bir insanın bir etkinliğinin değerini örnek alacak olursak,  onu yaşayan insanla çeşitli bağlantıları ele almak da ona antropolojik bir yaklaşım olur. Yani nesne edinilene yalnızca tek yönden bakılmaz, aynı zamanda onun dahil olduğu varlıksal bağlam ve onunla bağlantılı diğer birçok bağlantı içinde değerlendirilerek onun bilgisine ulaşma amacıyla benimsenen bir yaklaşım, bizi daha doğru bir değerlendirme yapmaya yönlendirecektir. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar