Feminizm Türleri


Feminizmin Türleri Emre Işık'ın Beden Kuramı Kitabından Özetlenmiştir.

Kadın Hareketi ve Liberalizm

Feminizm öncelikle kadının toplumsal yaşamda ikincil konumunu eleştirdiği için odak noktası kadın erkek ilişkileridir. Yine çıkış noktası olarak bilinen endüstriyel kapitalizm ile 19. yy.da işçi, kapitalizm aracılığı ile ev dışında üretime başlamış ve bu sebeple değişim etkisini evli, burjuva kadınlar üzerinde gerçekleştirmiştir. Kutsal ile kadının cinsel yaşamı ve mahremiyet tartışmaları başlamış ve kadın sorununun ortaklığı keşfedilmiştir(Juliet Mİtchell). Aydınlanma düşüncesi ile akla verilen önem belki de tam anlamıyla bu zamanda akla eril bir kimlik yüklemiş, dişil olanın ise duygusallığından dem vurarak (ya da başka birçok yönünden) onu ikincil konuma atmıştır. Ailenin hem statik hem de mutlu bir bütün olduğu anlayışı hakim kılınmaya çalışılmıştır. 
Marksist feminizm: annenin proleterleşmesi

Marksist feminist bakış açısına göre kadınlar temel üretici; ancak ikincil tüketicidirler. Kadınlar aile içi ve çevresindeki kullanım değerinin üretiminden sorumlu temel sosyal sınıftır.  

Kullanım değerini daha açıklayıcı kılması için emek-değer teorisinin ne olduğunu anlamak ve onun için de önce "meta" üzerinde durmak gerekiyor.

Meta, karşılığında başka maddi ürün ya da hizmetler (veya para) elde etmek için üretilen maddi ürün ya da hizmetlerin genel adıdır. Evimizin bahçesinde yetiştirip yediğimiz domates, bir meta değildir. Benzer şekilde, kendi evimizi kendimiz temizliyorsak, burada ürettiğimiz "hizmet" de bir meta değildir. Buna karşın, pazardan aldığımız domates ya da bir temizlik şirketinin sunduğu ev temizleme hizmeti birer metadır.

Kullanım Değeri ve Değişim Değeri
Metanın bir kullanım değeri ve bir değişim değeri vardır.
Metanın kullanım değeri, o metanın yararlılığıyla, somut işlevleriyle ilgilidir. Bir kalemin kullanım değeri, bize yazıp çizme olanağı sağlamasından kaynaklanır. Herhangi bir şey yazıp çizme gereksinimi duymayan bir insan için kalemin kullanım değeri sınırlıdır, hatta belki de hiç yoktur. Bir ürün ya da hizmetin meta olabilmesi için, en azından bazı insanların gözünde kullanım değerine sahip olması zorunludur.Değişim değeri ise, metanın diğer metalarla ilişkisini anlatır. Bir yabanördeği karşılığında iki sepet böğürtlen alabiliyorsak, bir yabanördeğinin "böğürtlen cinsinden" değişim değeri iki sepet böğürtlen demektir.
(http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=976904073523371726#editor/target=post;postID=9015563241946869961 adresinden aynen alınmıştır).

Kadının özgürleşmesi de tüm ev işlerinin sosyalleştirilmesi yolu ile ev işlerinden kurtulmasında yatar. Kadın, erkeğin üreticiliğini mümkün kılan, ücretsiz işçi olduğu için öncelikle onun konumunun anlaşılması gerekir.

Sosyalist Feminizm
Juliet Mitchell "ataerkilliğin maddi olmayan yönü" ile "kapitalistin maddi yönünü" birleştirmek istemektedir. Bu sosyalist feminizmin bir bakış açısıdır. Kadının cinsiyeti ve psikolojik yapısı ataerkil düzendeki oedipal kompleksten yararlanarak(Freud'un teorize ettiği oedipal kompleks erkek çocukta penis korkusu,kız çocukta penise imrenme olarak kendini gösterir ve O'na göre kimliği şekillendiren bir başlangıçtır.) rolü ve statüsü ise üretim ve yeniden üretim süreçlerindeki konumu tarafından belirlenir. Kadına yapılan baskının adı ve tüm toplumsal yapı içine yerleşmiş olan ataerkilliği "cinsel politika" olarak adlandırır. Heidi Hartmann ise sosyal ilişkilerin hiyerarşik yapılanmasının temelinde, ataerkil düzen /düşünce yapısının yattığını öne sürer. Kapitalizmin emek sömürüsü ile ataerkilliğin barışık olduğunu ileri sürer. Kadın ona göre ev işçisi konumundadır. 

Ataerkillik ve kapitalizmin bir bütün olarak cinsel işbölümü olarak anlaşılabileceğini Iris Young savunur. İkinci grup sosyalist feminist yaklaşıma dahil olan bu bakış açısı "birleşik sistem teorisi" olarak adlandırılır. Kadının ikincil işgücü olarak ele alınmasının kapitalizmin karakteristiği olduğunu kabul eder. A. Jaggar da kapitalizmin kadına karşı bir baskı yolu olduğunu savunur. Kadın hem işçi olması hem de cinsiyeti nedeni ile kendine özgü bir yabancılaşma yaşarken hem cinsel hem de duygusal olarak sömürülür. Sosyalist feminist yaklaşıma göre kadının özgürleşmesi hem sınıf hem de cinsiyet sisteminin ortadan kalkması ile gerçekleşir.

RADİKAL FEMİNİZM
Kadının baskı altında olmasının kaynağını biyolojik farklılıkta yattığını savunur ve özgürleşmenin kaynağını  biyolojik devrimde görürler. Kadının üretim araçlarının kontrolünü ele geçirerek farklılıkla baş edebileceği savunulur. Biyolojik cins(sex) ve sosyo-kültürel cinsiyet(gender) ayrımı ilk kez radikal feministlerce ortaya atılmıştır. Bunun dışında kadının ötekileştirilmesine hayır diyerek ataerkil düzenden kurtulabileceği de savunulur. Ayrıca radikal feministler heteroseksüel ilişkiyi kadına yapılan baskının temelinde yatan şey olarak görürler. 
VAROLUŞÇU FEMİNİZM:İKİNCİ CİNS
 
Feminist hareketin felsefesine en önemli katkıyı yapmış olan Simone de Beauvoir, felsefesini Sartre ile beslemiş hatta bazen gölgesinde de kaldığı iddia edilmiştir. Ona göre kendi ve öteki kavramlaştırması erkekle ilintilidir. Erkek kendi’ni kendi, kadını öteki olarak tanımlamıştır. Aşkın özne olan erkek için kadın yalnızca öteki hatta bilinçsiz ve öteki olan kendi içinde varlıktır. Kadına atfedilen belli özelliklerin de içinde bulunulan durumca yaratıldığına işaret eder. Yine din de kadına kendine hoşgörü ile bakmamasına yol açar ve(tek tanrılı dinler eril olarak betimlendirilmiştir-baba, oğul, kutsal ruh, Allah baba vs- ve kadının öteki olarak konumlandırılmasını da içinde barındırır, ayrıca erkeğe adanma da din içerisinde yer alır-Meryem’ in oğluna, havanın Adem’e ötekileşmesi vs) kadın her şeyi adadığı erkek karşısında kullaşır ve erkek tanrısallaşır. Kadın kendini tanımadan özgürleşemez ve bunun için öncelikle çalışması gerektiğini öne sürer. Önce kadın mücadelesini sosyalist toplum içinde değerlendiren Beauvoir daha sonra kadın mücadelesinin sosyalist toplumu beklememesi gerektiğini düşünür.

Yorumlar

Popüler Yayınlar