Foucault ve cinselliğin tarihine giriş


Tarihten kopuşu belirleyen , insanların doğal durumundan çıkıp cinselliğin baskılandığı dönem olarak Viktoryen Dönemi seçer. Viktoryen Dönemde cinselliğe aile tarafından bir nevi el koyulur. Daha önce doğal olarak görülen ve ifade edilen cinsel eylem, artık üreme işlevinin ciddiyeti içerisine hapsolur. Artık yararlı ve verimli doğurganlık mekânı, yatak odasıdır. Eylemlerin değişimi söylemleri de etkiler ve tutumların edebe uygunluğu bedenleri başından savar, sözcüklerin ağırbaşlılığı söylemleri aklar.

Çocuklara cinselliğin yasaklanması genel ve titiz bir suskunluğu dayatma, susma emri, var olmayışın olumlanması ve hiçliğin –görülecek duyulacak şeyin olmaması- aracılığıyla baskı altına alınır.
Meşru olmayan cinselliklere , üretim değilse de kar sağlayacak sağlık evleri ve genelevler aracılığı ile “izin” verilir.

Baskı, 17. yy.da kapitalizmin gelişmesi ile çakışır. Burjuva düzeni ile birleşir. Cinselliğin ve ona yapılan eziyetlerin güncesi, üretim tarzlarının şatafatlı tarihine aktarılır.  Foucault’un bu kitabında sergilediklerinden biri de bu denli bastırıldığından rahatsız olduğumuz cinselliğe ilişkin baskının tarih aracılığı ile yapı bozum yolunu kullanarak geri planını gözler önüne sermek olmuştur.

Bu sebeple öncelikle baskıcı varsayımın bulunduğundan söz etmiş ve aslında bu varsayımın en çok bulunduğu dönemde insanların söyleme kışkırtıldığını ve belki de cinselliğin en çok söyleme taşındığı dönemi ifade etmiştir. Cinselliğin sözünün edilmesi, iktidar tarafından özellikle kışkırtılmıştır. Özellikle kilisede günah çıkarmanın, insanların yaptıklarını itiraf etmesi mekanizmasının kullanılışını yorumlayışı ilginçtir. İtiraf artık yalnızca yapılanın itirafı değil, eyleme dökülmeyen isteklerin veya akıldan geçen küçük fikirlerin dahi itirafıdır.

Aynı şekilde eğitimde ve ailedeki kontrolcü tutumu okulların, dışının ve içinin düzenlenmesi ile kendini göstermiştir. Tüm bunları yapan iktidarın amacı söylem süzgeci ile ahlaksal açıdan kabullenilebilir ve teknik açıdan yararlı kullanmaktır. 
Bunun devamında tıp, adalet ve ayrıca söylemek gerekirse psikoloji aracılığıyla belli cinsel yaklaşımlar veya durumlar, kategorilere indirgenmiş, bir sapkın yerleştirme gerçekleştirilerek isimlendirilen her grubu tanımlama, böylelikle de kontrol etme yoluna gidilmiştir. Bunlar livatanın tanımının belirsizliğiyle başlayıp homoseksüel ilişkinin ötekileştirilmesine ve hatta bunların dışında birçok ayrımlar yapmaya kadar uzanmıştır. Burada iktidarı kullanmanın hazzı ile iktidardan gizli yapılan eylemlerin hazzı birbirlerini besler. 
Foucault konuşan ama kendi mekanizması hakkında bu kadar az laf eden cinselliği konuşturmak gerektiğini söyler. İktidar tasarımının düzeylerini ayrıntılandırır. Aslında iktidar dediğimizde aklımızda bulunan kavramları sözcüklere döker. Olumsuz bağıntı ile iktidar ve cinsellik arasında yalnızca olumsuz bağıntı kurulduğunu, iktidarın kural düzeyi ve yasağın çevrimini yani yasağı bir nevi dikte ettirmesini ve en sonunda bu sansürün, kavramın yok olmasına değin süreceğini ifade eder. Artık önemli olan yasanın ve iktidarın bu özel ve önemli, ayrıcalıklı konumunun bir yana bırakılmasıdır. Bunu gerçekleştirirken yöntemine başlangıç olarak iktidarın tekil noktalarda değil çoğul söylemlerde ve bu söylemlerin birbirini beslemeden ya da bazen tutarlılık da göstermeden her yerden geldiğini kabul etmek olduğunu söyler. Önemli olan cinsellik üzerinde etki yapan küçük şiddetleri iktidarın tek biçimine bağlamaktansa, çoğul ve hareketli iktidar ilişkileri alanında cinselliğe ilişkin bol söylem üretimini su yüzüne çıkarmak gerekir. cinsellik iktidar ilişkilerinde oldukça fazla alanda kullanılabilir.

Cinselliği saklanması gereken bir gerçeklik değil, uyarılma, haz artırımı, söyleme kışkırtma, sapkın yerleştirme, denetim ve direnmenin güçlenmesi gibi birbirine eklendiği bir şebeke olarak isimlendirir.aslında söz konusu olanın cinselliğin üretimi olduğunu savunur. Tabi ki sonucu da nüfusları gitgide daha bütünsel biçimde denetlemektir. Çünkü iktidar gücünü, günümüzde de olduğu gibi nüfus artışında bulmuştur. Böylece ekonomik ve siyasal nüfus sorunu merkezine cinselliği konumlandırmıştır (nüfus politikaları, doğum yanlışı ve karşıtlıklar vb.)Sonuç olarak cinsellik kamuyu ilgilendiren bir hedefe dönüşür.

Yorumlar

Popüler Yayınlar